30 Temmuz 2012 Pazartesi

4 YAŞA AZ KALDI


3 yılımızı neredeyse geride bırakıyoruz.Sanki uzun senelerdir çocuk yetiştiriyormuşum gibi geliyor.Artık oğlum yanımda olmayınca onu özlüyorum.Onunla heryere gitmek her güzel şeyi öğretmek paylaşmak istiyorum.İlk üç yılımız çok zorluydu.Bu süreci atlattığımıza inanıyorum.
-Artık birlikte bir yerlerde oturup çayımızı,meyve suyumuzu içebiliyoruz.Peşinde koşturmadan gel oğlum diye bağırmadan veya eşimle nöbetleşmeden.
-Sözleriyle beni ters köşe yapıyor.Mantıksız hiç bir şeyi kabul ettiremiyorum.Veya taviz vermişsem bir kere artık geri dönüşü olmuyor.
-İlk yıllar zor bir bebekti ve bana hiç yaklaşmaz yanımda bile uyumaz kucamda durmazdı.Anne olduğumu daha bir senedir ancak hissediyorum.Şimdi aramızda müthiş bir sevgi,aşk var.
-Sürekli sevgi sözcükleri duymak paha biçilemez.
  seni çok seviyorum anne.
  sen benim hayatımsın anne.
-Bir çok şeyi çok zorlanmadan atlattım aslında.Ne kadar korksamda yaklaşık altı aydır bezlemiyorum.Emziği attık.
-Son bir haftadır kendi başına uyuyor.
-Kendi başına yemek yiyebiliyor.
-Egzaması bitti Allaha şükür bir daha göstermesin rabbim.
-Berbere artık babasıyla gidip sorun çıkarmadan gayet memnun gidip geliyor.
-Havuzda başında beklemiyorum kendi başına kolluklarıyla yüzüyor.
-Bir buçuk senedir kreşe gidiyor.
-Kendini çok rahat ifade ediyor.Çekingenliği yok denecek kadar az.Kendine güveni gittikçe yükseliyor.
-Gece kalkınca terör estirmesi bitti çişim geldi susadım bu kadar.
-Ağlayıp bağırmalar kendini yerden yere atmalar bitti Allaha şükür.


Eminim daha çok vardır.Neler başarmışım yaa.Eşimle ikimiz tabi daha çok ben kimsenin yardımı olmadan neler yapmışız.Gurur duydum kendimle:))
  

ANNE BABA FARKI


Kadınlar ve erkekler...
Farklıyız, kabul.
Biz hormonların esiri olmuşuz, değişken ruh hallerimizle erkeklerin başını döndürüyoruz, kabul.
İyi de anne baba olunca fark bu kadar açılmaz ki!!!
Şaka bir yana, Anne kime denir, Baba kimdir? sorusuna bizim evden gerçekçi cevaplar veriyorum:
* Aynı anda kendi çantasını, çocuğunun çantasını, çocuğunun oyuncak kutusunu, market torbasını, çocuğunun ayakkabısını ve hatta çocuğunu taşıyan; bir yandan da ev anahtarını bulmaya çalışan kişiye ANNE; bilgisayar çantasını karısına vererek sadece oğlunu kucaklayana da BABA denir.
* 5 dakikada duş alıp 10 dakika içinde hem kendisini hem de çocuğunu hazırlayana ANNE; o 15 dakika boyunca gömleğine uygun kazak aramakla uğraştıktan sonra kapının önünde çantasını toparlayan karısına 'daha hazırlanmadın mı?' diye sorana BABA denir.
* Uykusuzluktan süründüğü halde uyumamakta direnen çocuğuna söylenen kişiye ANNE; 'uykusu yok belli, olsa gider yatar zaten' diyene de BABA denir.
* 1 saatte üç çeşit yemek, üstüne de salata hazırlayıp bir yandan da çocuğunu yedirene ANNE; iki tane amerikan servis koyarak 'sofrayı hazırladım' diyene de BABA denir.
* Gecede beş kere kalktığı halde şikayet etmeye hakkı olmayana ANNE; 'dün gece uykum bölündü oğlanın ağlamalarından' diye şikayet edene de BABA denir.
* Çocuğu hastalandığında sabaha kadar başında bekleyene ANNE; işten evi arayarak karısına 'ilaçlarını verdin mi?' diye sorana BABA denir.
* Pazar sabahı havanın güzel olduğunu görüp çocuklarını parka götürmeyi planlayana ANNE; 'bu havada spor yapmalı, siz parka gidin ben koşacağım' diyerek kendini sokağa atana BABA denir.
Tüm bunları açık açık yazana ANNE; 'hiç de değil, market torbalarını sana taşıtmıyorum' diyerek duruma son noktayı koyana da BABA denir.
Bu diyalogların sonunda birbirine hala gülümseyenlere da AŞIK denir.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

AYAKTA SU İÇMEK





Peygamber efendimiz ayakta su içmeme hususunda da bizi uyarmıştır. İlk bakışta bu biraz anlamsız ve saçma gelen bir öğüt olsa da bu sözün özüne bakıldığında yine bizim sağlığımız için etkileri çok büyüktür.

Bir hadisde ayakta su içmenin zararına şu şekilde işaret etmiştir:
“Eğer ayakta su içen kimse, midesine verdiği zararı bilseydi, içtiği suyu şüphesiz ki geri kusardı” (Abdürrezzak 10/427 hadis 19588).

Yine aynı konu ile alakalı olarak;
“Sizden biriniz ayakta su içmesin. Her kim unuturdea içerse, kusmaya çalışsın” buyurmuştur (Müslim eşribe Hadis 116) 

Bilimsel olarak açıklaması;
İnsan midesinin ayakta ve otururvaziyetteki pozisyonu farklıdır. Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak barsağına geçer. Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında Waldeyerin mide caddesi denen bir oluk bulunur. Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını (pilor) geçerek 12 parmak barsağına (duodenum) geçer. Eğer insan sıvı gıdayı oturarak içerse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve sonra 12 parmak barsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera da dâhil, birçok insan hastalıklarından korunmuş olur. Rastgele yerde meşrubatı alıp ayakta içenler bu tehlikeye daha fazla maruz kalırlar.



kaynak

ANNE KARNINDA İNSAN YÜZÜNÜN OLUŞUMU

burda gördüm kaynak

25 Temmuz 2012 Çarşamba

ADAM GİBİ ADAM YETİŞTİRELİM




Annesinin etkisi altında kalan bir erkekle evli iseni işiniz oldukça zor.Ben maalesef bunlardan biriyim.!10 yılda çok yollar aştım ama etkiler devam ediyor.Kesinlikle terapi görmeli.Biz kadınlar nasıl böyle bencil olabiliyoruz.Duygu sömürüsüyle evladımızı etkiliyoruz.Onun bütün hayatı boyunca düşündüğü tek şey ''ya annem üzülürse''.Bir gün erken dönersek memleketten annem bişi derseki bişi demesi gerekmiyor suratını sallandırsın yeter.Kendiyle ilgili kararları alırken ailesiyle ilgili kararları alırken sadece annesini düşünüyor.Ve annesinin de kararları düşünceleri hayatımızda.Bir olay olduğunda annem  olsaydı duysaydı şöyle derdi böyle yapardı.Övmek amacıyla demiyor karşı çıktığı şeyleride söylüyor.Bazen annesinin bir şey demeyeceği şeyi bile diyecek gibi düşünüp üzülüyor.Daha önceden demiş tabi bişiler o yüzden.Örnek vereyimde daha net olsun;geçtiğimiz kandilde eşim annesini ararken sende konuş dedi.Bende o sırada oğlumla oynuyorum selam söyle dedim.10 yıldır her bayram ,her kandil,her doğumgünü  kısaca her özel günde ararım konuşurum.Bu defa konuşmadım ne var yani.Kadında misafirleri varmış hiç benimle ilgili birşey demedi.Eşim bunu sorun haline getirdi mesela.Yada memlekete gidecektik yoğun kar yağışı var o sabah İstanbulda.İmkan yok dışarı çıkmaya.Gitmeyelim dedim bir de çocuk var yanımızda.Annesi üzülür diye gidicez diyebiliyor.Sonuç olarak gitmedik ama bende gidelim desem dökcek bizi sokaklara.Daha bir sürü olay var böyle.Üç kişi yaşıyoruz bu evliliği.Annesi bir şey yapsada yapmasada aramızda.Yani kadın öyle bir etkilemişki adamı suratını asması yetiyor.
Erkek evladı olan  annelerden rica ediyorum;Lütfen evlatlarınızı ana kuzusu yetiştirmeyin.Duygu sömürüsü yapmayın.Ben çektim başkaları çekmesin.Bazen katlanılmaz oluyor.Evladınızın bütün hayatını etkilemeyin.Sizin fikirlerinizle kararlar vermesin.Gerektiğinde sizin gibi düşünmediğinde masaya  yumruğunu vursun.Size karşı da dik dursun.Ev geçindircek,baba olcak kıymayın yavrularımıza.

23 Temmuz 2012 Pazartesi

ANNE VE BABALAR OKUYUN



Bir gün susmayı öğrendim.. Öyle bir sustum ki, belki sonsuza kadar... susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi.Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır,öper sonrada hadi odana git derdi.Yemek hazır olunca annem çağırır bu defada masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer,sesimi duyuramayıncada bağırırdım. Babam sinirlenir," Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme! " derdi.Annemde " Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laftamı konuşturmayacaksın babanla? " diye çıkışır beni odama gönderirdi.

Çaresiz bir şekilde boynumu bükerek odama, yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan " Bizim bir odamız bile yoktu. Her şeye sahip hala ne istiyor anlamadım " diye bağırmaya devam ederdi. " Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık " derdim içimden, ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim...

Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır televizyon izlerdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli bir şey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz!!!

Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; " Bak böyle uslu uslu oyna işte " diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak artık beni odama göndermiyordu. " Son günlerde nede akıllandı benim oğlum " diye komşulara anlatıyordu annem halimi. Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem " Odanı topla " diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor, ama odamı toplamayı beceremiyordum. Annem odama gelip " Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım " dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayıda elimden alırsa ben ne yapacaktım? Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım.

Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zaman ki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. " Hım " dedi. " Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde " dedi. Ben " Hayır o adam değil, bu çocuk sensin " dedim. O " Hayır bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kızda arkadaşın " dedi. Ben yine " Hayır. O büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kızda annem " dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip; " Peki neden bizi küçük çizdin? " dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. " Ben büyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet Amca ile Ayşe Teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde ' Hadi odanıza çekilinde kafa dinleyeyim ' diyeceğim. Ve birde bağıracağım ' Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odalarıda var daha ne istiyorlar ' diye.

Annemle babamın gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı...Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi...

Farkında olmalı insan... Kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında olmalı..



KAYNAK