27 Mart 2013 Çarşamba

DURUMU İYİYE GİDİYOR

Merak eden geçmiş olsun dileklerini ileten herkese teşekkürler.Arkaşımızın durumu iyiye gidiyor.Eşiylede konuştum.Yakında yoğun bakımdan çıkacak.Herkese teşekkürler.Dualarınızı eksik etmeyin.Hepinizden Allah razı olsun.

24 Mart 2013 Pazar

KAZA GEÇİRDİĞİNİ SÖYLEYEMEDİM

Çok sıkıntılı bir cuma günü yaşadım.İş arkadaşlarımdan biri iş kazası geçirdi başka bir şehirde.Ailesine haber vermek bana düştü.
Eşi hamileymiş.Söyleyemedim ki durumu ağır.Personel evraklarına lazım diyerek yalan üstüne yalan söylerek abisinin numarasını aldım.O söylesin ben nasıl alıcam böyle bir sorumluluğu.
Bulduk abisinin numarasını haberi verdik.
Durumu ağır ve doktorlar umutsuz konuşuyor.
Herşeye o kadar değer veriyoruz ki hiç ölmeyecek gibi yaşıyoruz.Hiç ölmeyecek gibi gururluyuz kibirliyiz.Hiç ölmeyecekmiş gibi çok değer veriyoruz eşyalara.O kadar çok borcumuz var ki herşeye.
Hiç bir şeyin kıymetini bilmiyoruz.Sağlıklıysak ve yiyecek ekmeğimiz başımızı sokacak bir evimiz varsa çok şanslıyız  gerisi insanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen egoları.
İnşallah bir an önce sağlığına kavuşur.Allah bebeğini görmeyi nasip eder.

9 Mart 2013 Cumartesi

OYUN BOZAN RALPH



Atari oyununun bina yıkan 'kötü adamı' rolündeki Ralph, hem yıllardır aynı işi yapmaktan sıkılmış hem de oyunun iyi adamı tamirci 'Felix' gölgesinde kalmaktan bıkmıştır. Bu arada da tüm övgüleri Felix toplar. Ralph artık iyi bir kahraman olmak ister ve diğer video oyunları arasında gidip gelmeye başlar. Fakat oyundan oyuna atlarken yol açtığı bir kaza Sugar Rush oyununu tehlike altında bırakan bir düşmanı serbest bırakır. Şimdi kahraman olma fırsatı onda mıdır?

Oğlumu götürdüğüm ilk sinema filmi.Önce gözlükleri takmak istemesede gözlüksüz kötü gözüktüğünün farkına varıp film sonuna kadar taktı.Çok beğendiğim bir animasyon filmi oldu.Oğlumda sinemayı sevdi.Her hafta tutturuyor artık sinemaya gidelim diye:)




ANNE OLDUKTAN SONRA



8 Mart 2013 Cuma

İSTANBUL YEDİN BİZİ



İstanbulda yaşayanlar bilirler zordur burada yaşamak.
Çocukluğunuzdan beri kimseye güvenmememiz öğretilmiştir.Yolda yürürken arkanızı her daim kollamanız gerekir.Karşınızdan gelen bir kişiye karşı her zaman analiz yaparsınız.Üstü başı,duruşu nasıl?Çantanız her zaman güvende olmak zorunda.Gerçi ne kadar güvende olabilir ki?Yanınızda çok kıymetli şeyler taşıyamazsınız.Minibüse bütün para uzatamazsınız.Birgün başıma geldiği gibi son yirmi liranızı uzattığınız kişi kaşla göz arasında minibüsten iniverir.Gece tek başına yürürken korkarsınız.Yolda giderken adres soran kişi başka adresler gösterebilir.Kimseye güvenemezsiniz.Kim daha fakirdir kim daha zengindir bilemezsiniz.
İstanbul da yaşayanlar daha güçlü olmak zorundadır.Başka şehirde yaşayanlardan farklıyız.Yaşıtlarımızın o çocukluğu hep içinde kalırken bizi kurda çevirmiştir bu şehir.Mecburen olmak zorundayız.
Elimizi kolumuzu tutan yok illa burda kal diye.Bazılarımızı mecburiyetler kilitliyor bu şehre.Üç saat trafikte kalınca isyan ediyorsun yeter artık diye.Ama büyük değişimler yapamıyoruz.İstanbul da yaşayacaksan bir kere paran olcak.Her güzelliğine,görselliğine ve bütün eğlencelerine gideceksin.İlk tiyatro oyunu oynancak sen gidiceksin.Bir film ilk defa gösterime girecek sen gidiceksin.Yada bir konser.Bütün semtlerini karış karış bileceksin.Nerde ne yapılır nerde ne yenir ilk önce sen biliceksin.Nasıl olcak o?Parayla tabiki.
İnsanlar artık birbiriyle görüşemez oldular.İşten akşam çıkıyorsun iki-üç saatte evde oluyorsun nasıl görüşeceksin?Kime nasıl vakit ayırıcaksın?Ayırabilirsin ama bazı şeylerden fedakarlık etmen gerekiyor.Oda her zaman olmuyor.
Ben neden İstanbuldayım?On sene daha burdayım çünkü evin borcu var ödenecek.Oğlumunda burda yetişmesini istemiyorum açıkcası.
Tek istediğim böyle güzel bir sahil kasabasında çok şeye ihtiyaç duymadan yaşamak.Nedir yani öde öde bitmiyor bu bedeller?İnsanın ihtiyaçları beslenme barınma giyecek.Biz öyle çok paralar ödüyoruz ki herşey için.Gene de yaşamıyoruz.Çünkü o paraları ödemek için köpek gibi çalışmak zorundayız.Ama bey gibi yaşayamıyoruz.Yine herşeyimiz eksik.Çünkü hayattan bir tat alamıyoruz.Ölmeyecekmiş gibi yaşamaya devam ediyoruz.

GÖRSEL ALINTIDIR.

Topladıklarınız değil, nasıl bir yaşam yaşadığınıza dair dağıtabildiklerinizdir hayat.


Bir toz tabakası, altındaki ahşabı korur.

'Bir ev mobilyaların üzerine 'seni seviyorum' yazabildiğinde gerçek bir ev olur .'

Yıllardır her hafta sonu, 'aman biri çıkıp geliverirse' diye en az sekiz saatimi her şeyin mükemmel görünmesine harcıyordum.
... En sonunda anladım ki, hiç kimsenin çıkıp geldiği filan yok; hepsi dışarıda hayatlarını yaşayıp eğleniyorlar !

ŞİMDİ, insanlar ziyarete geldiğinde, kendimi evimin durumunu izah etmek zorunda hissetmiyorum;

İnsanlar, benim daha çok dışarda hayatımı yaşarken ve eğlenirken ne yaptığımla ilgililer.

Bunu hala keşfedemediyseniz, lütfen tavsiyelerime kulak verin.

Hayat kısa, tadını çıkarın !
Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın .......
ama onun yerine bir resim yapmak, bir mektup yazmak daha iyi değil mi, kurabiye ya da bir kek pişirmek, bir tohum ekmek toprağa, istemek ve gereksinim duymak arasındaki farkı keşfetmek ?

Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın, ama bilin ki çok zamanımız yok . . . .
içilecek bir kahveyle, yüzülecek bir nehir, tırmanılacak bir dağ, dinlecenek bir müzik, okunacak bir kitap, dedikodu yapılacak arkadaşlar, sürdürülecek bir hayat .

Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın,
ama bilin ki dünya gözlerinizi kamaştıracak güneşle dışarıda, saçlarınızın arasında gezecek rüzgarla, karla, sizi ıslatacak yağmurla... Bu gün bir daha yaşanmayacak.

Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın , ama hep aklınızda bulunsun, yaşlılık bir gün gelecek ve bu çok da hoşunuza gitmeyecek . . .

Ve bir gün bu dünyadan gittiğinizde - ki hepimiz mecbur gideceğiz - geride daha çok toz bırakacağız !


Topladıklarınız değil, nasıl bir yaşam yaşadığınıza dair dağıtabildiklerinizdir hayat..........



7 Mart 2013 Perşembe

KADIN OLMAK

KADIN OLMAK...
Toplum dili.

Evlenmemiş erkeğe "bekar" Evlenmemiş kadına "evde kalmış kız" denir. 

Erkekler kendi araladında "önemli konular üzerine düşünürler" Kadınlar kendi aralarında "çene çalarlar".

Erkeklerin sosyal hayatlarında duydukları "önemli haberler"dir. Kadınların duydukları "dedikodu"

Erkek aile işleri üzerinde başarılı ise "Aile reisi" kadın başarılı ise "dizginleri ele almış"

Erkek eşiyle ilgiliyse "centilmen" Kadın kocasıyla ilgiliyse "kıskanç"dır.

Kırkındaki erkek en güzel çağına gelmiş "olgun" kadın kırkına gelmişse "kocamış"tır.

Erkeğin eli açıksa "ailesinden hiçbir şey esirgemeyen" kadının eli açıkca " har vurup harman savuran"dır.

Az konuşan erkek "ağır başlı" az konuşan kadın "soğuk ve kibirlidir."



ALINTI

GÖRMEMİŞİN ÇOCUĞU OLMUŞ

Facebook kullanıyorum.Sağdan soldan gördüğüm hoşuma giden resimleri,sözleri paylaşıyorum.Ama hayatımla ilgili sürekli şurdayım burdayım aman şu oldu bu oldu modunda değilim.
Bir grup varki akıllara zarar.Hamile kaldığı ilk günden yayınlamaya başlayan grup bu.Sizlerinde vardır muhakkak.Buna şöyle örnek verelimki hepsi gerçek maalesef:
Daha hamileliğinde her hastaneye gittiğinde facebooka yazar.Tabi herkes merak eder ne oldu falan bilmem ne.Rutin kontrol hayatım:)
Sonra tabi daha acı gerçek başlar.Doğum.Fotoğraflar paylaşılırki bu çok normal en normali belkide.
Bebekle ne zaman hastaneye gidilse yazılır.
Artık uyumayan gazı olan bebeğin durumunu her gece rapor olarak yazar.
bebeğiyle yer bildirimi yapar.Kızımızla çay keyfindeyiz evde.
Bir grup varmışki oda bebeğin ağzından yazıyormuş kapıdan bacadan ırak.
Ya tamam anlıyorum heyecanlısınız ilk bebeğiniz doğmuş.Güzel fotoğraflarını paylaşın tabiki.Ama bu nedir arkadaş ya?Çocuktan soğutcaksınız bizi.Görmemişin bir çocuğu olmuş misali.
O kadar sıkılıyorum ki sürekli bu şekilde bildirim yaptıkları zaman.Zaten bıraktım takip etmeyi.Bildirimleri gelmiyor en azından.Neden uzun zamandır düşünememişim ki bunu?
Bizde evlendik bizde doğurduk.Aman yok oğlum pırtlattı yok sıçtı diye feysbukda yazmadık.Orda sadece yeni doğum yapan anneler yokki.Yada orası bir grup değilki.İnan kimse senin çocuğunun gazımı var bokumu var merak etmiyor.

SON ZAMANLARDA


İşyerinde ev için plan yapmak.Bütün çalışan kadınların sorunu:)
Bu bir inek :))
İşyerinde saatleri saymak.
Yeniden teyze olacağımı öğrenmek:))
Çalışan kadın böreği:)
Çalışan kadın pastası:))

6 Mart 2013 Çarşamba

YENİ ALIŞVERİŞLER


Kozmetik alışverişi yapmayı çok seviyorum.Geçenlerde gratiste essencenin standına bakarken bayanın biri önüme geçip sizi engellemiyorum değil mi diye sordu?Bende beni kimse engelleyemez dedim:))Bir oje almak bile beni mutlu ediyor bazen.Genlerimizle alakalı kadın olmakla alakalı bir durum.


Flormar Fondöten:Çok memnun kaldım kapatıcılığı yüksek.Yüzümdeki çilleri de kapatıyor.Fiyatı 22 küsür.
Balm renklendirici:Çok aşırı beğenmedim.Fondoten kullanmadığım zamanlarda kullanıyorum.
Rımmel oje:Bu ojeler 5 lira civarında.İndirimdeydiler 2,5 lira.Birkaç tane daha almadığım için pişmanım.Sabahları işe giderken bir dakikada kuruyorlar.
Cosmo shop aseton:Watsonsdan almıştım.Gayet iyi.


Cala makyaj temizleme mendili:Fiyatına göre performansı iyi bence.

Benri Beyaz sabun kokulu ıslak mendile bayıldım.


Adidas fresh duş jeli:Watsonsda kampanya vardı.İki tanesi 7 lira civarıydı.Çok beğendim.Çünkü nerdeyse bütün duş jelleri meyveli.Neden meyve gibi kokmak isteyeyimki?Bu fresh güzel bir kokusu var.Çiçek kokulu bir duş jeli bulamadım mesela.Önerisi olan varsa sevinirim.

BENİ BÖYLE SEV


Çok güzel bir dizi.Aralarındaki aşkı seyirciyide hissettiren bu zamanda böyle bir aşk dedirten saf ve güzel bir aşkın hikayesi.






ALINTI

5 Mart 2013 Salı

ANLAYIN BENİ

İnsanın en önemli ihtiyacı bence anlaşılmak.Dostları ve ailesi tarafından dinlenilmek ve anlaşılmak.Hepimizin dertleri var.Yeri geliyor o dertler o kadar büyük oluyorki kimse kimsenin derdine merhem olabilecek durumda olmuyor..Böyle zamanlarda tek ihtiyacımız olan bir dost.Dost dinleyecek anlayacak.Müdahale edemez belki ama başka bir gözle bakmanı sağlayabilir.Allah herkese öyle dostlar nasip etsin.Bazen hiç tanımadığımız biri bile size farklı açıdan bir bakış açısı kazandırırken yeri geliyor en sevdikleriniz sizi duymaz oluyor.Siz her şeylerine her dertlerine 7/24 kucak açmışken bir bakıyorsunuz en çaresiz anınızda bencillik yapıyorlar.Belkide sizin dertleriniz zaman içinde kanıksanıyordur.Aman o hep öyle.Aman şımarıklık yapıyor gibi.Sizde artık anlatmazsınız sizi anlamayanlara.Ne yoracaksınız kendinizi hiç gerek yok.Artık herkesin dertlerine de 7/24 olmaktan vazgeçersiniz.Çünkü böylesi daha iyi olcak gibi gelir.Bunu başarmaksa zordur ama gereklidir.Sizi anlayan dinleyen bir kişi bile varsa çok şanslısınız ve sakın onu kaybetmeyin.
Sevgiler herkese

4 Mart 2013 Pazartesi

HANIM KÖYLÜ

Toplumumuzda hanım köylü olmak diye bir deyim var. İnternetten araştırmalarıma göre anlamı şöyle:

 eşinin yöresine yerleşip uyum sağlayan (erkek). eşinin ailesine önem veren erkek....

Benim eşimde hanım köylü.Öyle diyor çevredekiler.Çünkü aileme yakın oturuyorum.Evimi onlara yakın yerden almak zorunda kaldım.Çünkü çocuğum var.Kreşden dönüşte anneme geliyor.Ben işden anneme geliyorum çocuğumu alıp evime geçiyorum.Uzak bir yere taşınsam bu çocuğum ve bizim için çok zor olabilirdi.Kayınpeder bile bunu duyunca eşime iç güveysi oldun hee demişti.Ki kendi damadı yan apartmanda oturuyor.Benim garibime giden geçenlerde bir bayan arkadaşımızın da bu tabiri kullanması.Gerçekten bayanlarda mı böyle görüyor?Benim illa aileme yakın olayım diye bir derdim yok keşke herkese uzak olsam.Sonuçta yakınız anneminde bize yardımları oluyor bizimde ona yardımlarımız oluyor.Bu tabir bana çok itici geliyor.Siz ne dersiniz?Siz de mi böyle düşünüyorsunuz?

YÜZÜKLERİM




3 Mart 2013 Pazar

YUSUF VE YUNUS'UN ANNESİ

Yeni bloğumuz Yusuf ve Yunus'un Annesi.Çocuklarının gelişim sürecinide bloğunda yayınlayan annemiz bloğunu ve kendini şöyle tanıtıyor:




Siyaset bılımlerınde yuksek lısans yaparken ılk oglum dogdu. Pek becerıklı bırı olmadıgımdan bır koltukta hem ogrencılık hem annelık hem de es olma Rollerını bırarada tasıyamadım ve kolay olanı yapıp okulu bıraktım kendımı cocuklarıma adadım. Yurtdısında bır kac yılda bır ulke degıstırdıgımden cevremde samımı oldugum dostlarım olmuyor dost kazandıgım zaman da baska bır yere tasınıyorum bu da cocuklaırımı ve benı ıyıce yalnızlastırıyor. 

Evde cocuklarla elele basbasa aktıvıteler yaparken ılk oglumla o, bebekken neler yaptıgımızı tamamen unuttugmu farkettım. yaptıklarımızı unutmamak, kaydetmek ve oglumun gelısmını bır sonrakı cocugumada da hatırlayıp rehber olması adına Blog yazmaya karar verdım ; 

cocuk gelsıımı ve cocuk egıtımı ıle ılgılı okuduklarımı, gezdıgımız yerlerı cocuklarla bırıktırdımız anıları kaydedıyorum. ve blog zıyaretcılerım ıcn verımlı olması adına ucretlı uye oldugum bır ıkı okul oncesı kaynagımdakı dokumanları paylasıyorum.

Blogum benım ıcın bır anlamda yalnızlıgımı azaltıyor ve benzer mesgulıyetlere sahıp annelerle ıletısım kurmamı saglıyor.... 


Bloğa ulaşmak için burdan

2 Mart 2013 Cumartesi

BEYNİM BİLE VAR:)


SÖZÜN BİTMEDİĞİ YER

Blog tanıtımlarına devam ediyoruz.Şimdiki konuğunumuz Yeliz.


Merhabalar, 
Ben sözün bitmediği yerin sahibi Yeliz. :) Marmara Üniversitesi'nde İletişim Fakültesi'nde öğrenciyim.:) Kampüsümü çok seviyorum, hazırlananlara tavsiye ederim. eheh =)

Bloğumu açtım çünkü beni bu hayatın karmaşasından, üzüntüsünden bir nebze olsun uzaklaştıracak, yazarak rahatlayacağım güzel bir sayfam olsun istedim. Bu nedenle sadece beni mutlu eden şeyleri paylaşıyorum bloğumda. Gidip keyif aldığım, içinde bulunduğum etkinliklerden tutun memnun kaldığım ürünlere hatta ve hatta yaptığım spora, okuduğum bölüme, gittiğim okula kadar her şeye yer verdim, vereceğim de bloğumda. :) 

Takip ettiğim herkesi takip ettiğim günden beri hiç yazı kaçırmadan okuyorum. Çünkü kendim gibi birçok insanı görmek aşırı keyifli benim için. 

Mutlu olmanın birçok yolu var. Blog da bunlardan biri. Yazmayı küçüklüğümden beri çok seviyorum. Günlük de tutardım. Roman, şiir deneyimlerim de oldu. Yani bloğumun adı gibi söz bende hiç bitmedi :) En sonunda dedim ki Yeliz, sözün bitmediği bir blog sayfası aç o zaman. :) 

Hepinizi hem beklerim, hem de sizleri keşfetmekten keyif duyarım. :)

Çok teşekkür ederim. :)Bloğuna ulaşmak için tık tık